Evet bugün Birmingham'daydım. Çok büyük hayallerle sabah 10'da yola çıktım Londra Victoria otobüs istasyonundan. Dünyaca ünlü Cadbury Çikolata fabrikasını görecektim çünkü ve dağıttıkları beleş çikolatalardan mutluluk hormonu salgılayıncaya kadar yiyecektim. Saat 13:00...Gelmişiz bile dedim ama etrafa bakar bakmaz aklıma gelen ilk şey ; otobüs, tren, uçak...Londra'ya hangi toplu taşıma aracı ilk gidiyorsa onla geri dönmek oldu resmen.İngiltere'nin en büyük ikinci şehrinin bu denli çarpık bir kentleşmeye sahip , genel olarak sanayi yönünden gelişmiş, tarihi mimari yapıdan çok çok uzak ve bu kadar Avrupa ile alakasız bir şehir olacağını hayal etmezdim, yakıştırmazdım herhalde. Her yerde tadilat var ayrıca. Belki birgün sonra gitseydim 10-20 Haziran arası yapılacak Yiyecek Fuarı'nda daha keyifli dakikalar geçirebilirdim.:). Gezdiğim şehirlerden en az 300-400 fotoğraf ile döndüğüm olurken Birmingham'da sadece 112 adet fotoğraf çekip gelmem durumu özetler aslında.
Çikolata fabrikası demiştim değil mi? Saat 3 de kapanıyormuş yahu! Bildiğiniz ortada kaldım. Hiç bu kadar acemi bir seyahat geçirdiğimi hatırlamıyorum. İş bu durumum böyle hâl alınca attım kendimi Sanat Müzesi'ne...İşte bir saat kadar takıldıktan sonra beğendiğim dört beş tablo dışında sizleri eğlendirecek tek şeyin aşağıdaki fotoda bulunan yaprak modeli ablam olabileceğine karar verdim. Bu şehir içimdeki sanatçı ruhuyla bile dalga geçirtti bana.
Neyseki günümü renklendirecek bir atraksiyon yakalamıştım Sanat Müzesi'nin en alt katında. "T-Rex The Killer Question" isimli dinazorlar diyarını anlatan bu hareket eğlenceliydi oldukça.
Kahve molasız seyahat mi olur? Olmazzz...Tam oturdum Gloria Jeans'e, aldım sıcak çikolatamı, gök delindi. Delindi derken mübalağa yok burda, bildiğiniz delindi.Böyle bir yağmur olamaz. Gün zaten o kadar rezalet bir biçimde geçiyordu ki benim için bu yağmurla bir saat boyunca kafede mahsur kalıp gazete okumak zorunda kalmak tüm depresif duygularımı harekete geçirmeye başlamıştı. Haa bu arada uzun süredir merak ediyordum Gloria Jean's Coffee hangi ülkenin şirketi diye. "Avusturalya"imiş. Depresif mod diyince insanı bu moddan çıkaracak tek bir şey biliyorum o da yemek . Yağmurun en şiddetli yağdığı o sırada fırladım karşı restauranta."Cafe Rouge"(Fransız restaurantı). Hemen hemen herkes bilir bu restaurantı. Dünyanın birçok şehrinde şubesi vardır çünkü. Ne yediğim aşağıda bayanlar baylar :)
Bu kadar lanet yağdırdığım bir şehir için bunca foto,video,yazı hazırlayıp gerektiğinden fazla mı özen gösterdim diyorum acaba? Sizce de biraz Oxford'a haksızlık yapmadım mı? Neyse oldu bir kere... :))
Hot Chocolate: 1.80 pound
Potato Gratein: 3 pound
Mixed Salad: 2.75 pound
Earl Grey: 1.95 pound
T-Rex Dinazorlar: 4 pound
Art Museumi: free
London-Birmingham Otobüs: 1 pound
Birmingham-London Train: 7 pound
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder