.

NEXT STATION : LONDON

23 Mart 2011

Madame Tussauds Müzesi New York

Amerika'daki son günümüzdü. Bir arkadaşımızı yolculamıştık, bir diğeri de yorgunluktan gebermek üzereyim diyip bizi ekip, otelde kalmıştı. Aslında günün amacı Gizem adlı sarı kafalı arkadaşıma bilgisayar almaktı. Taa ki kendimizi Times meydanında bulduğumuzda gördüğümüz aşağıdaki tabelaya kadar. Aslında planlıyorduk buraya gitmeyi ama çok da fifi tarzı takılıyorduk(Amaaan PpPpP). Sonra düşündük. Cebimizde kalan son parayı dünyanın en iyi balmumu heykeli müzesine vermeyecektik de ne edecektik?


Madame Tussauds, dünyada önce Paris'de kurulmuş, daha sonra 1800 li yıllarda Londra'ya taşınmış ve şu anda dünyanın önemli kentlerinde (Las Vegas, Londra, Amsterdam, Hollywood, New York, Hong Kong, Berlin, Bangkok, Shangai, Washington, Wien) bulunan, global alanda ün yapmış insanların orjinal vücut ölçülerince hazırlanan bir heykel sergisi. Abi nasıl yapıyorlar bu heykelleri, çok enteresan zart zurt işine girmeyeceğim, yazsam okuyacaksınız sanki! Ama ille de öğrenmek isteyen varsa buraya tıklasın bir zahmet. Aldığım son bilgilere göre bu sene uyuz Justin Bieber'ın da heykeli eklenmiş. Bakınız aşağıda ölçülerini alıyorlar.


Beyonce Mix - Söyleyecek sözüm yok!


Bu da işte arkadaşlarla eğleniyoruz tarzı görüntüler vermek için cebelleştiğimiz ve evet, en yaratıcı pozu ben yarattım şeklinde sidik yarıştırdığımız fotolardan birkaçı. Bizimkiler işte: Britney, Madonna, Shakira falan.


Bunlarda sarı kafalı Gizem'in marifetleri. Angelina'ya olan bakışına dikkatinizi çekmek isterim.


Lady Diana bile ordaydı! Ölü, diri hiç farketmiyor! Müzede heykeli bulunan tek Türk: Atatürk. Ama New York'a konmamış henüz. Londra'da bizzat gördüm ama başka hangi şehirlerde var bilgim yok.


Daha ayrıntılı bilgi için Madame Tussauds un official internet sitesini gezebilirsiniz. Oha! Yarın hemen gitmem lazım derseniz, burdan biletinizi bile alabilirsiniz. Bunun Londra versiyonu da var daha, bekleyin. ;)

Not: Saçlarımın uzunluğu ve kıvırcıklığı, tenimin karalığı ve zayıflığımla alakalı şokunuzu ifade etmek isterseniz mail adresim afkaranis@hotmail.com :)

Giriş Bileti: 35 $

22 Mart 2011

Uçsuz bucaksız "Ocean Beach"

San Diego'nun Alaçatı'sı. "Surf"ün merkezlerinden birisi Ocean Beach. Fotoğrafta fuzuli yere beni aramaya kalkmayın. 100 kiloluk bir bedenin bir tahta parçası üzerinde kendini dengede tutması fizik kurallarına aykırı.


Denizi diğer beachlere göre biraz daha kirliydi ama yine de uçsuz bucaksız haliyle görülmeye değerdi.


Bu da biz ve birkaç velet işte!

16 Mart 2011

"Pacific"im "Beach"im

Uzatmayacağım çünkü görünen köy kılavuz istemeyecek. İşte Pacific Beach:


San Diego'ya 40-45 dakika uzaklıkta, 300 metre de gitsen hala dizlerine gelen denizi, bizim ülkeye dönüşten bir hafta sonra aynı yerde bir kişinin canına kıyan köpekbalıkları, sabah 6 da gidip uyuyakaldığımız, polis tarafından uyandırılıp, bir daha uyumamız halinde hakkımızda işlem yapacağını söylediği, haftasonlarımızın vazgeçilmezi, dünyanın somut cennetlerinden biri.



Şu an evde bu postu hazırlamayı değil, orda umarsızca güneşlenip, yüzmeyi hayal edelim. Gevşeyelim, gevşeyelim, eveeet çok güzel. Neyse polis geliyor, uyanın!!!

15 Mart 2011

Palmiyeler ve "Santa Monica"

Bu ara hep santalardan gidiyoruz ama söz, bu sonuncusu. Santa Monica, Los Angeles'a 15-20 dakika uzaklıkta, California'nın en güzel beachlerinden birine sahip güzel bir kasaba. Santa Monica College bölgenin en önemli okullarından diye geçiyor. Daha otoparka gelir gelmez başladık fotoğrafları çekilmeye. Bu güzellik karşısında bir saniye daha bekleyemezdik. Bu arada fotolarda gördüğünüz kişi Fatmagül'ün yengesi Mukaddes Yenge değil, bizzat ablam. Saçlardan ötürü bi yanlış olmasın da! :P


Bu memlekete bayağı bir aç düşmüş olacağız ki kendimizi acilen güzel bir yer bulmaya adadık. Tabiki günü kurtaran mutfak yine İtalyanlarınki oldu. Benim sebzeli lazanya dışındaki mamüller tarafımızca pek de beğenilmedi aslında. Ablamın klasik kremalı tavuklu fettucine sevdası bile pek tatmin etmedi onu, o kadar açlığa rağmen. Caco'nun pizzasından hiç bahsetmiyorum bile. :)


Karınlar doyunca mutlu mesut attık kendimizi yollara. Laf kalabalağına gerek yok. Binlerce palmiyeyle çevrilmiş, kocaman caddesiyle işte Santa Monica sokakları

Dipnot: Ablam ordaki dansözden daha iyi dansediyordu. Sol alttaki fotoğrafta da iddiasını gözler önüne seriyor zaten. Anadolu'nun bööğründen kopmuş gelmişiz ne de olsa...

14 Mart 2011

Jet Sosyete Hesabı "Santa Barbara"

Kulaktan dolma bilgilerle keşfettiğimiz bir yer burası. Açıkçası Amerika'ya gitmeden önce şahsı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Tamamen ordaki arkadaşlarımızın bitmek bilmeyen methleri sonucu gitmeye karar verdiğimiz bir yer. İyi de etmişiz. Ladies and gentleman, please welcome SANTA BARBARA (Böyle daha havalı oluyor).


Los Angeles'a arabayla 45 dakika mesafede olan Santa Barbara, izlenimlerimize ve daha sonradan araştırdığımız bulgulara göre jet sosyetenin nabzının attığı yermiş. Sosyete nerde, Türkler orda tabiki. Bakınız bizzat bir garden partinin içindeyiz, üstelik dans ediyor, eğlenir gibi yapıyoruz. :)


2010 da tekrar ayak basıp, oralara gitmemek olur mu hiç? Santa Barbara sokakları ve biz

Burası da arabımızı park ettiğimiz yerin yanıydı hemen, güzel bir sahil. Herhalde en eğlenceli vakti burada geçirdik. Ay aman denizleri aş da gel kurbanın olam hesabı pozlarımız çekiliyor, veda öncesi son buselerimizi alınlarımıza konduruyorduk.


Ne yiyeceğim derdinden sizi kurtaran İtalyan restaurantlarından biri. Lazanya çok yağlıydı ama gerçek tramisu bu yediğim olmalıydı.


Oldu o zaman.

13 Mart 2011

Ekmek kapım "San Diego" :)

Bu fikir 2008 ayının Mart ayında nerden geldi girdi beynime bilmiyorum ama öyle iyi bir fikirmiş ki hayatımın gidişatını epey bir etkiledi. "Work and Travel" programından bahsediyorum, Türkçe meali "Çalış ve Gez" olan programdan. Üniversitedeki ilk yılımın bitişi ve hayatımda ilk kez yurtdışına çıkıyor olmam. Allah'ın Trabzon'undan Amerika'nın en dibine gidecek olmam, 20 yaşında, tek başıma!

Bisiklet taksicilik Amerika'da sadece New York ve San Diego'da var. San Diego'nun New York'a göre daha küçük, daha ucuz ve suç oranı Amerika'nın en düşük şehri olması kendimi orda bulmama sebep oldu diyebiliriz. İstanbul'dan San Diego'ya nasıl gittim anlatmayacam çünkü kafasında ufacık da olsa gitme fikri olan insanların hayallerini yıkmak istemiyorum. Türkiye'den aracı şirketle ulaştığım Türk bisiklet kiralama dükkanı sahibi abimin verdiği oryantasyon sonucu haftalık 175 dolara kiraladığım bisikletimle artık sokaklardayım. Fayton düşünün, ben at görevi görüyordum. Ama Amerika'da insan emeğine dayanan işler o kadar değer görüyordu ki, aldığım bahşişler zaman zaman istediğim ücretin bile üzerinde oluyordu. :)


Resimde sağ altta gördüğünüz kişi Santa, pedicabçilerin babası. Pedicabçi biz oluyoruz bu arada. Santa homeless(evsiz) bir hayatı tercih etmiş, 900 dolar işsizlik maaşı olan, 7 sene önce Müslüman olmuş inanılmaz bir insandı. Onun üzerindeki çiftte ilk müşterilerim. Kadını ilk gördüğümde Cameron Diaz zannetmiş olmamda sıkıntı yok bence? O da kendini öyle sanıyordu zaten.

Burası da Meksika sınırı, outletin kalbi, hafta içi paraları kazanıp, hafta sonu sıfırı tükettiğimiz yer


Veee Gizem San Diego'da. Aynı şirketle Amerika'ya maceraya atıldığım okuldan yakın arkadaşım, Ohio'dan bizim buralara uçtu, arabamızı kiraladık ve 12 gün boyunca toplamda dört kişi California'nın tozunu fena attık.


Amerika'ya gidip Beyzbol maçına gitmemek olmaz tabi. San Diego bu konuda başarılı şehirlerden biriydi herhalde ki, stadda boş yer yoktu. Yalnız bir sorun vardı, biz beyzbol nasıl oynanır bilmiyorduk, maç boyunca sadece ööööyle bakıyorduk. Mesela maç bitmişti, ama biz hala oturuyorduk.


Burası da San Diego Convention Center. Amerika'daki birçok ulusal ve uluslararası kongrelerin ve toplantıların yapıldığı yer. Dünyaca ünlü Comic-con festivali de burada yapılıyor. Akşam vakti yapabildiğimiz en yaratıcı şey isimlerimizin baş harflerinin bulunduğu kapıların altında fotoğraf çektirmekti. İdare edin işte ;)


2008 de ordayken, 2010'da tekrar orada olabileceğim ihtimalini hiç düşünmemiştim aslında. Abla kardeş enişte ayaklandık ve geçtiğimiz yaz Amerika'yı yeniden keşfettik. İşte San Diego sokakları ve biz & biz ve San Diego sokakları


Bu da Midway. Pearl Harbor savaş gemilerinden biri. Acayip büyük, üzerinde onlarca savaş uçağı yer alan Amerika'nın şu anki önemli müzelerinden biri. Sağ alttaki fotoğrafı orada yaratmayanı dövüyorlardı.


Midway'in hemen yanındaydı bu heykeller, bizim iq larımızın 10 a düştüğü dakikalar olacak ki çok eğleniyorduk. Etrafımızda bize bakan kötü bakışları farkedip geçmişini okuduk arkadaşların. Savaş gazileriymiş meğer, utandık ve topuk!


The Fish Market Restaurant San Diego'nun en sosyetik restaurantı. E biz de Türk olunca hemen yerimizi aldık tabi. Burası aynı zaman da balıkları çiğken de satın alabileceğiniz bir balık kasabı. Yemekler mi? Anlatılmaz ki! Buyrun...


Hazır yemekten girmişken olaya, 21 yaş altındayken bulunduğum ve içkili olması sebebiyle giremediğim Fred's Mexican Cafe'yi anlatayım. Amerika'nın en ünlü fajitacıları diye geçiyor literatürde. Evet zamanı gelmişti, artık büyümüştüm, 22 yaşındaydım ve Fred's in meşhur Margaritasını yudumlarken mutluluk pozu verebilecektim.


Sea World (Deniz Dünyası) San Diego'nun dünya çapındaki atraksiyonlarından biri. Yorgunluktan geberdiğimiz ama biletini aldığımız için gidelim bare dediğimiz, enişte Caco'nun: "Siz makinelere binin, ben sizin fotoğrafını çekeyim" tarzı iyimser cümleleri, yunuslar, balıklar, zartlar, zurtlar...


Olmazsa olmaz Coronado Island. San Diego'ya korkunç bir köprüyle bağlanan ve high society dediğimiz kısımın yaşamayı tercih ettiği masalsı ada. Bu da manzarası. Google Earth hesabı :)


San Diego: gelecekte hayatımı kurmayı planladığım şehir. 2012 de okul da bitiyor. E iki senede bir gitmek belliki alışkanlık da yapmış Bu bir mesaj olabilir mi?

Sea World : 59$
Midway : 15$

Yemek fiyatları kişi başı ortalama 15-25 dolar arası. Fuzuli bilgileri kafamda tutmayı severim ama 9 ay geçmiş, bişeyi de abartmayın. :P